MARDİN İLİ MAZIDAĞI İLÇESİ BİLGE (ZANGIRT) KÖYÜNDE 04.05.2009 TARİHİNDE
KORUCULAR TARAFINDAN
GERÇEKLEŞTİRİLEN
KATLİAMLA İLGİLİ
ARAŞTIRMA-
İNCELEME RAPORU
01 HAZİRAN
2009
İNSAN HAKLARI
DERNEĞİ DİYARBAKIR
DİYARBAKIR ŞUBESİ TABİP ODASI
OLAY
04-05-2009
tarihinde Mardin ili Mazıdağı ilçesi Bilge(Zangırt) köyünde korucular
tarafından yapılan silahlı saldırı sonucu 47 kişinin yaşamını
yitirmesi ve 3 kişinin yaralanmasıyla ile sonuçlanan olayın araştırılması.
AMAÇ:
Bilge köyünde yapılan katliam ile ilgili mağdurlar, resmi kurumlar,
varsa görgü tanıklarıyla görüşmek, araştırmak ve incelemek,
elde edilen bilgiler ışığında rapor hazırlamak, raporu ilgili
ve yetkili kurum ve makamlara göndererek maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına
katkıda bulunmak, kamuoyunun gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak,
çeşitli ulusal ve uluslar arası mevzuatlarda güvence altına alınan
yaşam hakkının korunmasına katkıda bulunmak, koruculuğun bölgemizde
ki konumunu ve yarattığı tahribata dikkat çekmek amacıyla bir insan
hakları heyeti oluşturulmuştur.
HEYETİN OLUŞUMU:
İHD MYK üyesi-
Doğu, Güneydoğu Bölge Temsilcisi Ali AKINCI, Tabibler Odası Yönetim
Kurulu Üyesi- Dr. Cengiz GÜNAY, İHD Mardin Şube Başkanı- Erdal
KUZU’dan oluşan İnsan Hakları Heyeti araştırma ve incelemelerde
bulunmuştur.
İHD Genel
Merkezi, Heyetin Resmi Kurum yetkilileriyle 15.05.2009 tarihinde görüşme
yapması için 202.2009/.68–89 sayılı yazı ile Mardin ili Mazıdağı
Kaymakamlığına ve 14.05.2009 tarih 202.2009/.68–90 sayılı yazı
ile Mazıdağı Cumhuriyet Başsavcılığına randevu talebinde bulunmuştur.
Yapılan randevu talebimize Mazıdağı Kaymakamlığı işlerinin yoğun
olduğu gerekçesiyle olumsuz yanıt vermiştir. Yine Mazıdağı Cumhuriyet
Başsavcılığı da görüşme talebimize olumsuz yanıt vermiştir.
Heyet 06.05.2009 tarihinde olay yeri olan Bilge(Zangırt) Köyüne saat
11.00 sıralarında giderek yaşamını yitirenlerin yakına başsağlığı
dileğinde bulunmuştur. Daha sonra 15.05.2009 tarihinde İnsan Hakları
Heyetimiz tekrar belirtilen köye gitmiş olayda yaşamını yitirenlerin
yakınlarıyla görüşmeler yapmıştır.
HEYETİN
YAPTIĞI GÖRÜŞMELER:
Cengiz Çelebi( 33 Yaşında ) -Olay Mağduru & Görgü Tanığı:
Katliamın
yapıldığı yerde sağ olarak kurtulan Cengiz Çelebi ile yapılan
görüşmede;
“Katliamın
yapıldığı gece saat 20:33’te telefonum
geldi. Hacı Cemil’in evine gittim. Hepimiz namaza durduk. Saat 20:40
sıralarında Mehmet Akyol ve Orhan Akyol içeri girdi. Selam verdiler.
Ardında oturdukları gibi şeyh lakaplı
Hacı Mehmet Çelebi korucu kıyafeti ile içeri girdi. Küfür ederek
“hepinizin a… koyacağım. Nereye kaçacaksınız”
dedi. Ve bizi taramaya başladı. Ben kendimi pencereden dışarı
atmak için kendimi pencereye vurdum. Ancak ilkinde
çıkamadım. Daha sonra şeyh lakaplı
Mehmet Çelebi’nin oğlu Servet geldi ve sonra da kardeşi Hakim
Çelebi içeri girdi. Bunlar herkesi taradılar. Bu sırada ben kendimi
pencereden dışarı attım. Hakim geri döndü
ve beni öldürmeye çalıştı. Ancak, başaramadı. Halamın kızı
içeri girer girmez ona da ateş etti. Bu sırada Süleyman
Çelebi de beni gördü o da bana ateş etti. Kaçarak kurtuldum.
Sonra da Abdulkadir Çelebi’yi, oğlunu ve yeğenini gördüm. Ben
evime giderek silah getirmek ve onlara karşılık vermek istedim. Ancak
bu sırada katliam bitti. Bunun üzerine ben ve sağ
kalanlar yaralılar ile ilgilenmeye başladık.
Daha
önce bunlarla bir husumetimiz yoktu. Ancak seçimden sonra normalde
silahlı gezmeyen bu kişiler silahla köyün içinde gezmeye başlamışlardı.
Bu arada hayvanlarını da alışılmışın dışında ellerinden
çıkararak satıyorlardı. Seçimden sonra
alabalık tesislerinde sürekli toplantı
yapıyorlardı. Kendim gördüm, ancak bir sebep görmüyordum.
Olayda kullanılan
bu silahların ve yakalanan bu bombaların nereden geldiğini bilmiyorum.
Biz koruculara silah ve kurşun verirler. Başka bir
şey vermezler. Ancak olayda değişik silahlar kullanıldı. G 1 ve
kalaşnikof gibi değişik marka silahlar kullanıldı.
Saldırıda
bulunan kişilerin çevresi o kadar yoktur. Bu nedenle
bu aileden kimse muhtar olamadı. Pek sevilmezler. Bu olaya
“PKK’nin üstüne atmayı düşünerek bizi katletmeye
çalıştılar. Ancak herkesi öldüremeyince gerçek ortaya
çıktı.” şeklinde beyanlarda bulundu
Rukiye Çelebi – Olayın Mağduru & Görgü Tanığı:
Katliamın
yapıldığı yerde sağ olarak kurtulan Rukiye Çelebi ile yapılan
görüşmede;
“Olay
gecesi katliamın yapıldığı yerdeydim. 3 kişi içeri girdi. Bu
kişiler Hacı Mehmet Çelebi, Hekim ve oğulları Servet.
Üçünde de kalaşnikof marka silah vardı.
İçeri girdikleri gibi ben dışarı kaçtım. Yüzleri maskeli değildi.
Kapının ortasında durdular. Hacı Mehmet
Çelebi erkekler tarafına gitti. Hekim
Çelebi, kadınlar tarafına gitti. Servet de babamın yanına gitti.
Hekim Çelebi, kadınlara 2 şarjör boşalttı. 2.
şarjörü değiştirince ben çıktım. Bana da ateş
etti. Kardeşimin oğlu Cemil’i de yanıma alarak kadınlar tarafına
gittim. Eğer ben ölseydim. Erkekler silah seslerinden anlardı
ve belki onlar kurtulurdu. Bence beni dışarıda silah sesleri gelmesin
diye bilerek öldürmediler. Kaçacak bir yerim yoktu. Sonradan beni
de öldüreceklerini hesapladılar.
Yeğenim Cemil’i de yanıma aldım ve kadınlar tarafına gittim.
Nişanlı kızın yanına çocuğu bıraktım. Her
şeyi onlara anlattım. Babam ve diğerlerinin
öldürüldüğünü söyledim. Işıkları
kapattım. Kim yaptı, dediler. Ben de kendilerine boş
verin ve saklanın, dedim. Sonra uzakta olan kendi evime gittim. Burada
amcamın evinin damında elinde silahla Süleyman
Çelebi vardı. Aldım çocuğu eve bıraktım ve evden
çıktım. Ben geri gelinceye kadar herkes
öldürülmüştü. Olay kısa bir sürede meydana geldi
.Evin her iki çıkışını da almışlarda
ölenlerin çoğu akrabalarımdır. Kardeşlerim, annem, babam herkes
öldü. 22 kişinin üzerinde çocuk, yetim kaldı. Bu
çocukların sorumluluğu bana kaldı.
Öldürenlerle
bir husumetimiz yoktu. 3 gün önce bir akrabamız hastaydı. Onu ziyarete
gelmişlerdi. Ayrıca Hacı Mehmet
Çelebi’nin kızının düğününde ben
çok çaba sarf ettim. Tüm hazırlıklarında yardımcı oldum. Düğüne
de gittim ve takı da taktım.” şeklinde beyanlarda bulundu
İsmini vermek istemeyen bir tanık (67 yaşında):
İsmini vermek
istemeyen tanık ile yapılan görüşmede;
“1984
yılı sonrası köyde koruculuk dayatılmaya
çalışıldı. Koruculuk, köydeki
toplum tarafından itibar görmeyen
kişiler üzerinden devreye sokulmaya
çalışıldı. Sonrasında köylüler tarafından koruculuk kabul edildi.
Köyde bu olay meydana gelmeden önce
ilk ölüm (husumet) şöyle başlıyor: (Çalike Köyünde) hayvanları
kaybolanlar o zaman Bilge(Zangırt) köyünde muhtarlık yapan Hacı
Abdo’ya gelirler. Hayvanların bulunması
için yardım talep ederler Hacı Abdo bu köylülere
hayvanların bulunması amacıyla Kemal Altaş
isminde bir şahsı rehber olarak verir.
Kemal Altaş bu hırsızlık olayını
Şehmuz Çelebi’nin yaptığını
düşünmekteydi. Çelebilerin tarafına
(bölgesine) gittiği zaman Şehmuz
Çelebi, Abdulkadir Çelebi ve çocukları
Kemal Altaş’ı öldürürler Köyde kan davası
böyle başladı. Bu olaydan bir iki yıl sonra
da Şehmuz Çelebi öldürülür, kardeşi Veli
Çelebi de yaralanır ve felç kalır.
Sonrasında ise Şehmuz Çelebi’nin oğlu Mazıdağı ilçesinde
Bilge Köyü muhtarı olan Hacı Mehmet
Akbaş’ı vurur, fakat Akbaş ölmez. Bu olaydan sonra köyden göçler
ve ayrılmalar başlar. Hem Çelebi ailesinden hem de Akbaş
aileleri köyden ayrılırlar. Bu dönem 1992 yılına kadar
bu şekilde devam eder. O dönem köyün muhtarlığı
tarafsız olan Mele Davut’a verilir. Mele Davut hala sağdır.
Yılını
tam hatırlamadığım dönemin Mazıdağı
ilçe kaymakamı köylülerden Musa Acer ve
muhtar olan Mele Davut Altay’ı makamına
çağırır. Çağırdığı kişilere
“köyünüzden İbrahim Çelebi korucu olmak için bizden silah istiyor”
der. Bunun üzerine Musa Acer ve Mele Davut kaymakama köyde husumet
olduğunu bir tarafa silah verirseniz köyün huzuru kalmaz, derler.
Kaymakam, İbrahim Çelebi’ye iş
istiyorsan sana Mazıdağı’nda iş
vereyim, der. Ama İbrahim Çelebi bu teklifi kabul etmez. Bu aşamadan
sonra bütün Çelebi ailesi silah alır ve korucu olurlar.
Korucu olduktan sonra onların dışında koruculuğu kabul etmeyen
diğer bütün aileler köylerini terk eder ve böylece
köyde yalnız Çelebi ailesi kalır.
Çelebi ailesi silah almadan önce
iddialara göre PKK ile işbirliği içindedir. Daha
önce PKK militanları ile birlikte yaptıkları
sığınakları silah aldıktan sonra bu
sığınaklara baskın yapar 3–4 PKK militanını
öldürürler. Bu olay üzerine aynı
köyde 1994 yılında 7 kişi öldürülür.
Bu eylemi PKK yaptığını söylenerek
onlara mal edilir. Bugün yaşanan bu katliamdan sonra 1994 yılında
yaşanan ölümlerin aslında bu katliamı
yapanlar tarafından yapıldığını
şimdi söylüyorlar ve dillendiriyorlar.
Sultan
Şehmuz Ziyaretinin hisseleri dört köye aittir. Bu köylerden bir
tanesi Bilge(Zangırt) Köyüdür. 25 yıl süreyle Sultan
Şehmuz Ziyaretinde Bilge(Zangırt) Köyüne düşen payı
sadece Hacı Mehmet Çelebi almıştır. Aslında gelen gelir köyde
bulunan üç sülaleye eşit şekilde pay edilmesi gerekirken, sadece
bu geliri Hacı Mehmet Çelebi almıştır. Bu gelirin miktarı
nedir diye sorduğumuzda, bir yıldır Vakıflar Genel Müdürlüğünün
bünyesine geçen Sultan Şehmuz Ziyareti 2009 yılında ihale bedeli
olarak 1.500.000,00 TL’dir. Bu da bize
şu gösteriyor bu para dört köye pay edildiğinde Bilge(Zangırt)
köye yaklaşık 375.000,00 TL civarında para düşüyor. 25 yıl boyunca
Sultan Şehmuz ziyaret yerinden elde edilen
geliri, sadece Hacı Mehmet Çelebi almıştır.
Yine bu
köyün yakınında BOTAŞ petrol boru hattı geçmektedir. Bu
petrol boru hattından geçtiğimiz yıllardan
petrol çalınmıştır. Bu hırsızlık olayı
adliye intikal etmiştir. Bu katliamda
ölen Hacı Cemil Çelebi’nin 3 trilyona yakın parası
olduğu iddia edilmektedir. Bence bu köyde ki herkesin banka hesapları
sorgulanmalıdır. Çünkü bu köyde bu geliri elde edebilecek bir
ticaret ya da arazi yoktur. Kişilerin malvarlığı
ve banka hesapları ve nereden buldukları
ciddi olarak araştırılmalıdır. Ben
tüm köylüleri tanırım. Köylülerin
bu katliamı yapacak planlamaya ve
kapasiteye sahip olduklarını düşünmüyorum.
Bu katliamın arkasında açığa çıkmayan kişilerin ve nedenlerin
olduğunu düşünmekteyim.
Olay gecesi
karakolda görevli 5 korucu vardır. 4 kişi yaşamını
yitirenlerin yakını diğer 1 kişi de katliamı
yapan ailelerin yakınıdır. Katliamı
yapan kişilerin yakını olan korucuya, beraber görev yapan korucuların
söylediğine göre, olay gecesi bir telefon gelir ve
olayı gerçekleştirenlerin yakını
olan kişi bir ara ortadan kaybolur ve tekrar
geri döner. Karakoldaki nöbetleri bittikten sonra bu kişi
öbür dört kişiye köye gidelim, der ama Atlıca köyü
yolundan gidelim, der. Ramazan adlı
korucu köyümüzün normal yoluna ne olmuş, der ve normal köy yolundan
köye gelirler. Köyü girişinde bu
şahıs (saldırıyı yapanların akrabası) silahını
çekerek bir şarjör mermi havaya sıkarak
kaçar. Diğer korucular iddiasına göre
şayet Atlıca köyü yolundan köye gidilseydi, korucu olan bu 4 kişi
için de pusu kurularak öldürülecekti.
Çelebi
ailesinin 25 yıl öncesinde köyde toprak hisseler %
2 ile %5 arasındadır geriye kalan toprakların %95 köyü
terk eden köylülerindir. Bu 25 yıl içerisinde
Çelebi ailesi böyle nasıl zengin oldu.
Ne yaptılar bilmiyorum. Olay gecesi Osman
Çelebi(70) hem kendi akrabalarından hem de saldırıyı
yapanlardan dargın olduğu için o gece nişana gitmemiştir. Hacı
Mehmet Çelebi’nin Mardin ili girişinde bir apartmanının olduğu
2–3 dolmuş hattının olduğu söylenmektedir. Köyün altındaki
balık çiftlikleri köyden göç edenlerin arazisi
üzerindedir. Bu balık çiftliklerini
Çelebi ailesi işletiyor. 5233 sayılı
yasa çerçevesinde köyden göç edenlerin başvuruları
reddedilmiştir. Gerekçe köyde 1984- 2004 yılında kadar köyden
muhtarlık seçimlerinin yapılması
olmuştur. Benim bu köye ilişkin söyleyeceklerim bunlardır. Bu olayın
arkasında başka şeylerin olduğun düşünüyorum ama
maalesef elimde delil veya bilgi belge yok.”
şeklinde beyanlarda bulundu
Osman Çelebi:
Bilge köyü
sakinlerinden Osman Çelebi ile yapılan görüşmede;
“Yaklaşık
500 yıldan beri bu köyde yaşıyoruz. Bu olay, ne para ne arazi ne
de başka bir çıkar yüzünden olmamıştır. Hem kızın hem damadın
akrabasıyız. Olay günü evde Televizyon izliyordum. Saat 21:00 sıralarında
silah sesleri duydum. Farklı silah sesleri gelmekteydi.
Çok seri bir şekilde ateş ediliyordu.
Dışarı
çıktığımda katliamı gördüm. Bağırıp yardım istedim. Bu vahşet
5-6 dakikada gerçekleşti. Nişan, erkekler ve kadınların ayrı
yerde bulunduğu şekilde yapılıyordu. Erkekler tarafına gittiğimde
20 kadar cesedi namaz sırasına dizilmiş
şekilde yerde gördüm. İçlerinde yaralı
olarak kurtulan var mı diye kontrol ettim. Yaralı
olarak kurtulanları hastaneye yetiştirmek
üzere bizzat arabalara taşıdım.
Yaralıları hastaneye yetiştirmek istedik ancak
köy yolu bozuk olduğundan uzun bir zaman aldı. Erkekler tarafında
yaşanan katliam, kadınlar tarafında da yaşanmıştı. Olayı
bizzat gören amcamla konuştum. Bana,
“ilk ateş eden Şeyh lakaplı Hacı
Mehmet Çelebi’dir. Erkekler tarafına gelerek, hepimizi taradı.
Ben tesadüfen kurtuldum. Yaşayanların da kafasına sıktılar. Birisi
isyan etti saldırganlara küfür etti onu da
öldürdüler.” diye bilgi verdi.
Katliamda
kullanılan ve bulunan el bombaları
ve boş kovanların hepsi yabancıdır. Korucu silahı
değildir. Hiçbir sorun olmadığı
halde bir plan sonucu bu olay yaşanmıştır. Bulunan silahlar PKK’nin
silahları olarak biliniyor. Yakın zamanda PKK ile herhangi bir
çatışma olmadı, diye biliyorum. Ben silahların ve bombaların koruculara
ait olmadığını biliyorum. Olayda resmi korucu silahı
kullanılmadı. Bomba da. Kullanılmak
üzere hazırlandı. Ancak kullanılmadı. Bulunan bomba ve silahlar
başka bir yerde bulundu. Silahlar bombalar yabancı
olunca başkasının üzerine yıkacaktılar.
Yine 1994
yılında 6 akrabamız öldürüldü. Bu olayda annem, amcam, halam
ve çocuğu öldürüldü. Bu olayı
yapanlar karakolun yanına ev kurdular ve korucu oldular. Biz o zaman
korucu olmadık. 1994 yılında aynı
evde babamı da öldürdüler. 1994’te katliamı
yapanlar köyde ilk koruculuğu kabul eden Mehmet,
Ömer, Sait, Süleyman ve Hatip Çelebi’dir. Bunlar 1994 yılındaki
katliamdan 5-6 ay önce korucu olmuşlardı. 1994 yılında meydana
gelen katliamdan hiçbir kanıt yoktu. Bizim tüm aile bireylerimiz
il dışında İzmir, Bursa gibi yerlerdeydik.
Aramızda
namus davası ve arazi davası yoktur.
Botaş kuyuları davalarında bu katiller ve biz karşı karşıyaydık.
Bunlar bir başçavuşla anlaşmışlar ve işlerini yaptılar. Burada
4 tane balık tesisi vardır. 1 tanesi onlara aittir. Diğerleri bizim
ailemize aittir. 1 tanesi benimdir. Tek amaçları
köyün hâkimiyetini ele geçirmekti. Kardeşim, muhtar ve korucu başıdır.
Amaçları bu duruma son vermek olabilir. Düğün onlar için fırsat
olmuştur. Amaçları köyden kalkmamızdır.”
şeklinde beyanlarda bulundu
Abdurrahman Çelebi :
Abdurrahman Çelebi şu beyanlarda bulundu;
“94 yılındaki
olayı PKK üyesi birisi yaptı, ancak
PKK adına yapmadı. O olayda öldürülenlerin
üzerinde 80-90 bin dolar nakit para vardı. Olayın asıl yüzü başkadır.
Ben bunu savcıya da söyledim.”
Mehmet Ali AKBAŞ (76)
Bilge köyü
doğumlu Mehmet Ali Akbaş ile yapılan görüşmede;
“Ben 1976
yılında köyden iş nedeni ile ayrıldım. Kızıltepe ilçesine
yerleştim. Ancak köye sürekli gidip geliyordum.1985-1986 yılında
bizim aile olan AKBAŞ ailesi ile Çelebi ailesi arasında 1 ay içinde
karşılıklı birer kişi ölünce köyle bütün irtibatımız kesildi.
Bizim aile bu tarihten 3 yıl sonra köyden ayrıldı. Yanılmıyorsam
1988 yılında biz köyden ayrıldıktan sonra
şu an katil olan Çelebi ailesinden bir kesim
koruculuğu kabul etti. 1994 yılından sonra hepsi korucu oldu. Biz
köyde iken muhtarlık sürekli bizdeydi ve köyün arazilerinin tamamı
bize aitti. Onların belki 15-20 dönüm arazisi vardı. Köy arazileri
tapusuzdur ama eski yazılı belgeler var.
1988 yılına kadar arazilerimizi kullanıyorduk. Bu
tarihten beri bu arazilerimiz kullanamadık.
2006 yılında köye kadastro geldi, ancak biz can güvenliği nedeni
ile kadastro işlemlerinde hazır bulunmadık
Duyduğumuza göre hepsini kendi aralarında paylaşmışlar ancak
durum hangi aşamadadır, Bilmiyorum. resmi makamlara
yazdığımız yazılara cevap verilmedi. Ancak güvenliğimiz sağlanırsa
kadastro çalışmaları sırasında köyde
hazır olmak isteriz. Köyden ayrıldığımızdan beri arazilerimizin
bütün gelirleri onlar alıyorlardı. Eski köy
ile Botaş petrol hattı arasında 150 metre mesafe var. Sanırım olay
ölenlerin arazilerinin büyük kısmını
işletmeleri ile öldürülenlerin bunu kabul etmemesinden kaynaklanmaktadır.
Hatta öldürülenler bizim babamız
öldürüldü siz arazileri kullanıyorsunuz demişler. Yani başkasının
arazisi üzerinden birbirlerini öldürmüşler.
Şu anda cezaevinde bulunan Hacı Mehmet
Çelebi eski köy muhtarı olan Mehmet AKBAŞ’ın arazisini kullanıyordu.
Benimde arazilerimi de kullanıyordu.”
Şeklinde beyanlarda bulundu.
HATİP ALKIŞ ( 64 )
Bilge köyü
doğumlu Hatip Alkış ile yapılan görüşmede;
“Ben 1988
yılında kan davası nedeni ile köyden
ayrıldım. Arazilerimi Osman Çelebi
kullanıyor. Şu an ki alabalık tesislerinin hepsi bizim arazilerinin
üstünde yapılmıştır.Can güvenliği nedeni ile köye hiç
gitmedik. Bana göre de bu olay bizim arazilerin paylaşımından
dolayıdır. Ben arazilerimizin bize geri verilmesini
istiyorum. Biz köye kadastro esnasında hiç
gitmedik. Ancak köylümüz olan Adile BAŞAR’ın gittiğini ve onun
köyün korucuları tarafından kötü
bir şekilde dövüldüğünü, duydum. Bana göre katiller ortaya
çıkmasaydı, olay bizim üzerimize ya da
örgütün üzerine bırakılırdı. Arazilerimiz
çok değerli ve suludurlar. Sultan
Şehmus etrafındaki 4 köy Sultan
Şehmus’un gelirlerini paylaşıyorlardı. Bizim
gelirlerimizi de bu aileler alıyordu. Bunlar bütün bu güçlerini
koruculuktan alıyorlardı. Arkalarında devlet vardı,
bu nedenle için onlardan korkuyorduk. Korucu olduktan sonra bu
şekilde davranmaya başladılar. Bütün bunları
herkes biliyordu. Devlet de biliyordu.”
şeklinde beyanlarda bulundu
AHMET YILMAZ
Bilge Köyüne komşu olan
Kışlak Köyü sakinlerinden Ahmet Yılmaz ile yapılan görüşmede
“1993
yılı sonlarında Mazıdağı kışlak köyünden ayrıldık. Köyümüz
ile bilge köyü birbirine yakındır. Köyümüzü
mecburen boşalttık. Ya korucu olacaktık ya da ayrılacaktık. Bizde
köyden ayrıldık. Komşumuz Bilge
Köyü korucuları tarafından çok baskıya uğradık.
Babamın evini 2 defa gözümüzün
önünde yaktılar. Bizim dışımızda
Elmabahçe ve Birlik Mezraları da boşaltıldı. Askerler
çok fazla baskı yapmıyordu ama Sultan köyü
ve bilge köyü korucuları bize çok zulüm yaptılar.10 yıl boyunca
köyümüze gidemedik. Bilge Köyü korucuları bize, korucu olmamızı
yada köyü terk etmemizi istediler. Köyümüzde
Halim Sayar isminde köylüm kaybedildi. Halen
haber alınmadı. Enver Demir isminde köylümüz
öldürüldü. Kimlerin yaptığı
da ortaya çıkmadı. Ancak Bilge ve
Sultan köyü korucularını çevrede herkes tanıyordu.
Çevre köylerine çok zarar verdiler.”şeklinde beyanlarda bulundu
Adil BAŞAR(70)
Bilge köyü doğumlu Adil
Başar 25.11.2008 tarihinde
İHD Mardin Şube’sine başvurusunda;
“1993 yılında Mazıdağı
ilçesi bilge köyünden korucu olmadıkları
gerekçesi ile ayrılmak zorunda kaldım. Bundan yaklaşık olarak 1
ay önce(2008 yılında) köyde kadastro
çalışması neden ile köye gitmek
istedim. Ancak, köyün girişinde Mehmet
Çelebi, Cemil Çelebi ve Ramazan Çelebi beni
çok kötü darp ettiler. Bu nedenle kadastro
çalışmaları sırasında köyde bulunamadım.15 gün boyunca
darp nedeniyle yaralandığımdan hastalandım,
kendime gelemedim. Bu korucular arazilerimiz kullanmamızı
engelliyorlar. Kadastro esnasında arazilerimiz kendi adlarına yazmak
istiyorlar. Köyüme gidemiyorum. Gittiğimde kötü
muamele ile karşılaşıyorum.” dedi.
İsmini Vermek İstemeyen Bir Tanık (70):
İsmini vermek
istemeyen bir tanık ile yapılan görüşmede
“Ben bu aileyi 1980’lerden beridir tanırım. Çelebi ailesi ile ilişkilerim vardır. 1985 yılında Çelebi ailesinden biri öldürüldü. Akbaş ailesinden de bir bayan yaralandı. Kan davasına dönüşmesin, diye aracı oldum. O dönemde 750 bin lira ile barış yoluna gittik. Ancak Şeyh lakaplı Mehmet Çelebi bu barışa uymadı ve olay çözümsüz kaldı. Akbaş ailesi de Bursa iline göç etti. Çelebi ailesinin başka düşmanları da vardı. 1994 yılında köyde 1 kişinin öldürüldüğü olay meydana geldi. Bu olayı yapanlar korucu oldu. Koruculuk olduktan korucu olmayanlar köyden göç etti.
Çelebi
ailesi, Kadastro çalışmalarını
köyün arazilerinin önemli bir kısmı
köyden göç edenlerin arazisi olduğundan ve kendileri de bu arazileri
işlettiğinden dolayı köye sokmadılar.
Köyde petrol boru hattı vardır. Bu hattan
Çelebi ailesi çok yararlandılar. Hatta ben de faydalanmak istedim.
Sonra anladım ki çok sıkıntılı olacak ben de vazgeçtim. Petrolden
dolayı çok ciddi rant elde edildi. 100.000.000.00TL
üzerinde petrol rantı elde edildiğini düşünüyorum.
Petrol işini Çelebi ailesinden aklı
başında 2-3 kardeş yürüttü. Diğerleri pek de anlamazdı.
Çelebi
ailesinden katliamda ölenler köyde maddi durumları
iyi ve ön planda idiler. Balık restoranlarının en iyilerini
ölenler açtı. Bu dönemde kazandıkları
paralarla Mardin ve Kızıltepe’de dolmuş
hattı aldılar. 3-4 tane dolmuş hatları
vardır. Her biri yaklaşık olarak
1.000.000.00TL değerindedir. Ayrıca
çok sayıda gayrimenkul ve kamyonları
vardır.
Köydeki
petrol rantından sadece Çelebi ailesi yararlanmıyor. Başka kişi
ve kesimlerde bu rantın içindedir.
Petrol kaçakçılığını yapanlar, bunlardan satın alan bağlantıları
Mardin ve Kızıltepe’dedir. Bu rantın içinde Jandarma istihbaratı,
askerler de var. Petrol rantının elde edildiği
bölgeye sivil giremiyor. Bu yer korucuların nöbet tuttuğu bir yerdir.
Ancak bu rant askersiz elde edilmez.
Bu katliamı
yapan kişilerin katliamı kendi başlarına yaptıklarını
düşünmüyorum. Eğer bu olay yapıldıysa arkasında başka birileri
de vardır. Öldürenlerin maddi durumu
ölenler kadar iyi değildi. Öldürenler, kim onlara ne yaptırmak
isterse hemen yaparlardı. Gel bunları
öldür denilse, hemen yapan kişilerdir. Bu olayın asıl kaynağı
Kürt sorunudur.” Şeklinde beyanlarda bulundu
İsmini
Vermek İstemeyen Bir Kişi:
İsmini vermek
istemeyen bir kişi şu beyanlarda bulundu;
“Bu olayları
tetikleyen bir şey var. Son zamanlarda bölgede
çok ölüm olayı meydana geldi. Herkes silahlanıyor. Herkes silahlanıp
kendi hesabını kendi görüyor. Adalete olan güven sarsılmış.
Bilge köyü olayını sadece vatandaşın yapması
mümkün değildir.
Her ailenin evinde silah var. Aileleri silahla öldürülmüş ve köyün içinde silahlı askerler dolaşıyor. Bu durum, çocukların bu kadar silahın içinde rehabilitasyonu mümkün kılmamaktadır.
Askerlerin
olay yerine 2 saat sonra geldiğini
öğrendim. Osman Çelebi ailenin büyüğü
nişana neden gitmedi. Bu düşündürücüdür.
Olay basına yansıdığı gibi basit değildir. Halk yıllardır
faili meçhullerle öldürülüyor. Jitem burada kol geziyor. Kadın
ticareti yapılıyormuş. Daha bir sürü
yasadışı işler. Uyuşturucu, petrol, kadastro, koruculuk, kadın
ticareti vs. şeyler olayın arka planı
olabilir. Devlet bu olanları neden açığa
çıkarmıyor.”
HEYETİN
YAPTIĞI RESMİ GÖRÜŞMELER
Hasip Aktaş
– Mazıdağ Belediye Başkanı:
Mazıdağ Belediye
Başkanı ile yapılan görüşme Hasip Akbaş;
“Mehmet
AKBAŞ 1986 yılında Mazıdağı ilçesinde
Çelebi ailesi tarafından yapılan silahlı
saldırı sonucu yaralandı ve daha sonra
Bursa’ya göç etti. Köyde kan davası
bu şekilde başladı. Çelebi ailesi Mehmet Akbaş
ve ailesinin arazilerine el koyup işletmeye başladılar.
Köyden meydana gelen katliamın
PKK’nin 1 Haziran 2009 tarihine kadar
ilan ettiği çatışmasızlık sabote etmek
üzere organize edildiğini düşünüyorum.
1994 yılında köyde meydana gelen katliamda yine benzer nedenler vardı.
Civardaki kesimlere en çok zarar veren korucular bu köydendir. Her
türlü yasadışı faaliyette bulunurlar. Görgü
tanığı ve olay mağduru Cengiz Çelebi ile görüştüm. Bana askerlerin
olaydan 2 saat sonra geldiğini söyledi.”şeklinde beyanlarda
bulundu.
HEYETİN YAPTIĞI TESPİTLER
Heyet 06/05/2009
tarihinde köye gitmiş. Köy D.Bakır Mardin karayolunun 70.km’sinde,
anayola 3km.uzaklıktadır. Şeyhan jandarma karakoluna 8 dakika mesafededir.
Köyde soyadı çelebi olan aileler yaşamaktadır. Bilge Köyü 32
hanedir. Olaydan sonra 20 haneye düşmüştür.
A-)OLAY
YERİNE İLİŞKİN YAPTIĞI TESPİTLER
Olay iki katlı
evde meydana gelmiştir. Bu olayda toplam 47 kişi yaşamını yitirmiş
ve 3 kişi yaralanmıştır.
B-)OLAYA
İLİŞKİN TESPİTLER
Olay 04.05.2009
tarihinde saat 20:40 civarında meydana gelmiştir. Olay, yaklaşık
olarak 15-20 dakika devam etmiştir. Yaralılar sağ kalan yakınları
tarafından hastaneye yetiştirilmeye çalışılmıştır. Karakola
haber verilmiştir ama karakoldaki görevliler 1.5ile 2 saat sonra köye
geldikleri tespit edilmiştir.
AYDINLATILMASI GEREKEN NOKTALAR
10-1994 yılında meydana gelen ve 6 kişinin ölümü ile sonuçlanan olay ciddi bir şekilde araştırılmışlıdır?
KANAAT
ve SONUÇ
KANAAT
SONUÇ
Heyetimizin tespitine göre bu katliamda Şeyhan Jandarma Karakolunun yani kamu otoritesinin ciddi ihmalkârlığı vardır. Olay olduktan bir buçuk veya iki saat sonra köye intikal etmiştir. Olay yerine geç intikal edilmesi nedeniyle karakol hakkında resmi makamlar ihmalkârlıktan dolayı inceleme başlatmışlardır.
Yine İçişleri Bakanlığının verilerine göre 5000 yakın köy korucusunun gayri meşru suçlara bulaştığı ve 2700’e yakın korucu hakkında yasal işlem soruşturma açıldığı tespit edilmiştir. Koruculuk sisteminin bölgemizde yaratığı tahribatın bir an önce giderilmesi, bu sistemin ülkemize ve bölgemize yarar sağlamadığı, köye dönüşlerde en büyük engelin koruculuk sistemi olduğu, yaşanan bu ve benzeri vahim olaylarla teyit edilmiştir.
Katliam sonrasında kalan çocuklara ve kadınlara uzun vadeli psikolojik destek sunulmalıdır. Geride kalan çocukların bakımı ve büyütülmesi ile ilgili köyde bulunan büyüklerinin insafına terk edilemez, terk edilirse bu çocuklar kin ve nefret içinde büyüyecekler ve dolayısı intikam almaya çalışacaklardır. Bu konuda bütün STK’lar, devletin resmi kurumları, meclisin, yerel yöneticilerin ve kısaca katkısı olabilecek kurum ve kişilerin bir araya gelerek çözüm yöntemleri üzerine görüşmelidirler.
Jitem ile GKK arasındaki ilişki açığa çıkarılmalıdır.
Kürt sorunun şiddet politikasının devamında önemli bir araç olarak geçici köy koruculuğu kullanılmıştır.
Son
olarak koruculuk sistemi kaldırılmalıdır. Korucular rehabilite edilmesi
amacıyla tarım, orman gibi farklı kurum ve alanlarda istihdam edilmelidirler.
Üretimden koparılan bu insanlar tekrardan topluma yararlı birer birey
olarak kazandırılmalıdır.
ALİ AKINCI
İHD MYK
üyesi- Doğu, Güneydoğu Bölge Temsilcisi
Dr. Cengiz GÜNAY Erdal KUZU
Diyarbakır Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi İHD Mardin Şube Başkanı