“Barış İçin Diyalog Konferansı”
Sonuç bildirgesi
06 Haziran
2009 – İstanbul
Türkiye içinde bulunduğumuz günlerde Kürt Sorunu’nun barışçıl ve demokratik çözümü açısından dönüm noktası olabilecek gelişmeler yaşıyor.
29 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarıyla birlikte bölgemizde ve dünyada yaşanan siyasal ve ekonomik gelişmeler bu dönüm noktası için bir zemin oluşturmaktadır. Bu zemin ciddi riskler içerdiği gibi doğru yaklaşımlar gösterildiği takdirde çözüm açısından imkânlar da barındırıyor.
Türkiye Barış Meclisi, 6 Haziran 2009 tarihinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampusunda gerçekleştirdiği konferans ile bu imkânların neler olabileceğini tespit etmeyi ve Kürt halkının talep ve ihtiyaçları çerçevesinde gerçekçi bir çözüm için bir yol haritasını oluşturulmasına katkı sunmayı amaçlamıştır.
Bugüne kadar hiçbir şekilde çözüm üretmeyen, sorunu asayiş ve “terör” sorunu olarak değerlendiren anlayış ve politikalar ile söz konusu imkânların değerlendirilmesi ve gerçekçi bir yol haritasının oluşturulması olası değildir.
Sorunun siyasal niteliğinden dolayı çözüme yönelik irade de siyasal aktörlerden beklenmektedir. Ancak, ülkede söz sahibi mevcut siyasal aktörlerin elinde sorumluluk üstlenerek yaşama geçirecekleri kapsayıcı bir barış projesi henüz bulunmamaktadır.
Kürt sorununun çözümünden yana cesaret ve özveri göstererek siyasetin yaratıcı gücünü kullanabilecek bir iradenin ortaya konulmaması halinde ülkede toplumsal anlamda bir kutuplaşma ve parçalanma durumuyla karşı karşıya kalınacağı açıktır.
Şiddet ve çatışma ortamının devam ediyor olması da bu ayrışma ve parçalanmayı hızlandırıyor, derinleştiriyor.
Bu durumun, Türkiye’nin hiçbir şekilde kaldıramayacağı çok ağır ekonomik, sosyal ve siyasal maliyetleri bulunmaktadır.
Bu bakımdan öncelikle operasyonlar durdurulmalı, ilan edilmiş olan çatışmasızlık hali kalıcılaştırılmalıdır. Böylelikle siyasete onun asli unsurları olan söz ve diyalog egemen olmalıdır.
Bu çerçevede diyalog, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden başlayarak barışa katkı sunma imkânına sahip hiçbir kişi, kurum ve oluşumu -Abdullah Öcalan’da dâhil olmak üzere- görmezden gelmeksizin tüm toplumsal dinamikleri ve kesimleri kapsayacak şekilde sağlanmalıdır.
Eşitler arası bir ilişki olarak yaşanacak diyalog sürecinde Kürt sorunun çözümünü sağlayacak temel hak ve özgürlükleri genişletmeye yönelik asgari bir programdan af konusuna, yeni bir anayasanın oluşturulmasından demokratik özerkliğe kadar her türlü öneri önyargısız biçimde ele alınmalıdır,
Türkiye Barış
Meclisi olarak da diylog ortamının sağlanabilmesi için her tür
sorumluluğu cesaret ve özveriyle üstleneceğiz.
Türkiye Barış Meclisi
7 Haziran 2009